21 Aralık 2011 Çarşamba

Türkiye'ye genetik merkezi kurulacak ...


Amerika’daki Yale Üniversitesinde çalışmalarını sürdüren ve bugüne kadar genetik üzerine çığır açan birçok keşfi bulunan Türk bilim adamı Prof. Dr. Murat Günel, Türkiye’de genetik merkezi kurulması için çalışmalarını sürdürüyor.
Yale Üniversitesi Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı Beyin Damar Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı ve Nörogenetik (Sinir bilimleri genetiği) ve Beyin Tümor Programı Başkanı Prof. Dr. Murat Günel, Çapa Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra 1990’da Amerika’ya gittiğini belirterek, "Orada beyin cerrahisi uzmanlığı yaparken aynı zamanda genetik çalışmalarıma da başladım. En önemlisi son zamanlarda özellikle nanoteknolojide olan gelişmeler sayesinde bu genetik çalışmalar gerçekten adeta devrim şeklinde ilerledi. Şöyle bir örnek vereyim; bu genetik çalışmaların en önemlisi, insanın genetik şifresini oluşturan DNA denilen yapının okunması" dedi.
Günel, "İnsanın genetik yapısı gerçekten çok karışık. Genetik yapıyı bir alfabe olarak düşünürsek 3 milyar harf var ve her harfin biri anneden biri babadan gelen iki kopyası var. Özellikle akraba
evliliklerinde her iki genin kopyası da bozuk olunca bu hastalıklar ortaya çıkıyor. Türkiye’de de akraba evlilikleri çok yaygın olduğu için bu genetiğe bağlı bozukluklar ortaya çıkıyor." şeklinde konuştu, Türkiye’deki birçok merkezle doktorlarla ortak çalışmalar yaptıklarını anlattı.
Beyin kanamalarına yol açan ve anevrizma genleri denilen 8 gen keşfettiklerini söyleyen bilim adamı, "özellikle Türkiye’de bu hastalıklara yol açan genetik hastalıkların ortaya çıkarılmasına yönelik
çalışmalarımız var. Özellikle kanserlere yol açan genetik bozuklukların ortaya
çıkarılması konusunda da çalışmalar sürüyor" dedi.
Beynin sırrını çzme konusunda "daha işin çok başındayız" diyen Günel, en büyük amaçlarından birinin, genetik teknolojileri ve genetikle ilgili bilgi birikimini Türkiye’ye getirmek olduğunu belirtti.
Günel şunları söyledi:
"5-10 sene sonra da bir hastalık gelişmeden genetik test yapılması düşünülemeyecek. Yani hepimizin genetik yapısı bilinecek. Daha doğar doğmaz bilinecek. Bebek doğduğu anda kalp hastalığı, beyin kanaması, kanser hastalığı riski belirlenebilecek ve bunlara karşı önleyici hekimlik hizmetleri verilecek.
Bilim kurgu gibi gözükse de bunu yapacak teknoloji şu anda var. Tabii bunun önündeki en büyük engel maliyetti ama maliyet son 10 senede yaklaşık 100 milyon kere düştü. O kadar hızlı düşüyor ki, yakında hepimiz için bir gerçek olacak."
"Bilgi birikiminin Türkiye’ye getirilmesi lazım"
"Bilimsel çalışmaları Türkiye’de birçok merkezle ortak olarak devam ettireceğiz. Oradaki bilgiyi burada merkezlere aktararak devam etmek, burada bir genetik merkezi kurmak ve bu merkezde çalışmaları genetik ve genomik teknolojilerle beraber büyük üniversiteler ve çok değerli bilim insanlarımızla ortaklaşa devam ettirmek istiyorum. Genetik merkezinin nerede, nasıl olacağı çok net değil. Merkezin kurulması, alıp makinelerin konulması değil. Bilgi birikiminin Türkiye’ye getirilmesi lazım. Türkiye’nin bu teknoloji gelişimine girmesine gerek yok. Fakat teknoloji geldikten sonra onu özellikle Türkiye çapında kullanabilmek, onu Türk halkına arz edebilmek ve Türkiye’nin işine yaramasını sağlamak gerekir. Bu teknoloji Türkiye’nin hizmet alanına girebilirse Türkiye ve Türkiye’ye yakın Ortadoğu ülkelerine büyük faydası olacak."

9 Aralık 2011 Cuma

Long times later...

First of all , I should say something about my different life that is changed nearly about one month from me. Espicially want to say, I have not done anything such as studying lessons, experiental datas, going out, writing in blog something and thinking good things about my life. I understood the reality of life thanks to some people who are known for around me. In fact, everything I know which is about the reality of life is so ridiculous ;) but absolutely outside the academic career.

There is a thing that want to learn about me, indeed.  I wonder that 'The Wrong is from me or others?' Unfortunately, I also don't know anything answer this question. But know this , I know myself and distinguish with other people. This is enough for me ;)

Lastly want to say, I struggle to blog and share import things in this place after this. If you talk to me, I feel so near up to you espicially people in which need everything ;)

Life is Love =) I'm with you.
Thanks for calling and talking and sharing with me to my friends.
Everything will be fine.

8 Eylül 2011 Perşembe

Orfoz, lagos kurtuldu / lüfer için kara göründü / şimdi eyleme katıl / göster gücünü

Orfoz, lagos kurtuldu / lüfer için kara göründü / şimdi eyleme katıl / göster gücünü: “Seninki kaç santim?” kampanyasına 600 bin kişinin verdiği destekle lagos ve orfozu kurtardık. Sıra diğer türleri kurtarmakta!
Denizlerimizin ve balıkların geleceği için, iş işten geçmeden, daha fazla ertelemeden, hemen şimdi eyleme katıl.

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Kan Kanserinde Büyük Devrim


Kan kanseri tedavisinde 'seri katil' umudu...

Pennsylvania Üniversitesi’nden araştırmacılar lösemi yani kan kanserini başarılı şekilde tedavi ettiklerini açıkladı. Uzmanlara göre lösemi hastalarına genleri değiştirilmiş bağışıklık sistemi hücreleri enjekte edilmesiyle uygulanan bu tedavi yöntemi, tıpta büyük bir devrim.


Pennsylvania Üniversitesi Abramson Kanser Merkezi’nden uzmanlar son 20 yıldır kronik limfosit lösemi hastalarından alınan kan hücrelerini kanseri yok etmekte kullanmak için uğraşıyor. Tedavi kapsamında hastaların kanından alınan T hücreleri genetik olarak değiştirilip hastalara enjekte ediliyor. Genetik yapısı değiştirilen hücrelerin kanser hücrelerini izleyip yok etmede o kadar etkili olduğu görüldü ki uzmanlar bu hücrelere ‘seri katil’ adını taktı.
Voice of America'nın haberine göre, araştırmanın başyazarı Doktor Carl June, çok başarılı sonuç aldıklarını söylüyor: “Deneme aşaması en yüksek beklentilerimizin çok ötesinde başarı sağladı. Deneye katılan her üç hastada da tümöre karşı çok ciddi tepki görüldü. Üç hastada da çok sayıda lösemili hücre temizlendi.”
Klinik deneylerde her üç hasta da ileri derecede kan kanseriydi. Geleneksel tedavi yöntemi seçenekleri son derece azdı. Genetik uzmanları, bu klinik deneylerde ilk kez hastalara enjekte edilen T hücrelerinin altı ay sonra bile kanserli hücreleri avlayabildiğini söylüyor.

KEMOTERAPİYE BENZEMİYOR 
Bruce Levine araştırmaya katılan uzmanlardan: “Bu tedavi yöntemi, sürekli tekrar gerektiren antikor tedavisi ya da kemoterapiye benzemiyor. Geliştirilen yöntem, bir ilaç. Genetiği değiştirilmiş hücreler, tümörleri parçalayıp öldürüyor.”
Amerikan Kanser Derneği’ne göre araştırma heyecan verici, ancak T hücresi terapisiyle ilgili işe daha fazla araştırma gerekiyor.
ZARARLI DA OLABİLİR 
Amerikan Kanser Derneği'nden Dr. Len Lichetenfeld, “Genetiği değiştirilmiş hücrelerin bir süre işe yarayabileceğini biliyoruz. Ancak zararlı da olabilirler. Bu nedenle yöntemin kronik limfosit lösemi hastalarında kullanılabileceğini söylemek için daha çok araştırma gerekiyor” diyor.
Klinik deneye katılan üç hastadan ikisi kanserden tamamen temizlenmiş durumda, birinin durumuysa giderek düzeliyor. Ancak terapinin yüksek ateş, kalp atışlarında düzensizlik ve nefessiz kalma gibi yan etkileri olabilir. Uzmanlar ayrıca kanser belirtileri görülmeyen zaman aralığı yani remisyon döneminin ne kadar süreceğini de inceliyor.

28 Ağustos 2011 Pazar

İşte genetik bir faktör daha !


Miyomun Nedeni Bulundu

Finlandiyalı bilim insanları, birçok kadında görülen miyomların genetik mutasyon olduğunu saptadı.

Sonuçları Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, iyi huylu rahim tümörleri olan ve 45 yaşına kadarkadınların yarısından fazlasında görülebilen miyomlarda MED12 geni mutasyona uğruyor.

Helsinki Üniversitesi bilim adamlarının Lauri Altonen başkanlığında yürüttükleri araştırmada, 80 miyom vakasının yüzde 70'inde MED12 geninin değişime uğradığı görüldü.



MED12 geni, DNA'nın RNA'ya çevrilmesi sırasında önemli rol oynuyor.

Bilim insanları, araştırma sonuçlarının, miyomların oluşumu konusunun aydınlatılması açısından önemli bir adım olduğunu, ancak miyomlara karşı tedavilerin geliştirilmesine daha çok mesafe alınması gerektiğini kaydetti. 

Kaynak: Medyarazzi

7 Haziran 2011 Salı

Biyomühendisler istihdam istiyor (!)

TMMOB’ye bağlı Kimya Mühendisleri Odası’nda örgütlenen Biyomühendisler, istihdam yaratacak düzenlemeler istiyorlar 



Türkiye’de ilk defa 2000 yılında Ege Üniversitesi’nde açılan biyomühendislik bölümü ilk mezunlarını 2004 yılında verdi ve daha sonra birçok biyomühendislik bölümü açıldı. Biyomühendis sayısı hızla artarken, biyomühendislerin istihdamına yönelik herhangi bir düzenleme yapılmadı. Hatta bakanlıklar tarafından istihdam edilecek personellere ait niteliklerin tanımlandığı bölümlerde biyomühendisler 10 yıldır yer almadı. 




Aldıkları eğitime rağmen kendi alanlarında istihdam edilmediklerini belirten biyomühendisler, durumun düzeltilmesi talebiyle ilgili bakanlıklara yazdığı yazılara da yanıt gelmediğini ifade etti. Biyomühendisler 12 Haziran seçimlerine dair, istihdamlarına yönelik düzenlemelerin hayata geçirilmesini talep etti. 

6 Haziran 2011 Pazartesi

Tübitak Lisans Proje Başvurusu

Lisans döneminde okurken diğer yandan proje yapılabilir mi acaba düşüncesiyle yola çıktım tabi ilk olarak. Aklımdan geçen bir kaç fikirle çok değerli hocam Doç. Dr. Dilek Turgut- Balık'a gittiğimde ise beni hiç kırmadan desteklemesi ve yardımlarıyla Tübitak için başvuruyu son gün yetiştirdik. 

Geçen hafta açıklanan listeyi incelediğimde ise bizim gönderdiğimiz projeninde onaylandığını ve desteklendiğini görünce çok büyük sevinç yaşadım. Çünkü, YTÜ Biyomühendislik Bölümünde ilk defa bir öğrenci Tübitak'a proje göndermişti ve bu proje onaylanmıştı. Daha ne diyebilirim ki...

Emeği geçen herkese, destek olan herkese çok teşekkür ederim. 

(Başvuru hikayesini bir ara uzun uzun yazacağım ki roman olur zaten :D )

TÜBİTAK Proje Listesi için tıklyınız.
---- Türk Epilepsi hastalarında Potasyum Kanal Geni (hERG)nin araştırılması ve hastalığa yatkınlık faktörü olabileceğinin değerlendirilmesi ----

27 Mayıs 2011 Cuma

Ve Mutluluk Geni Açıklandı ...



'5-HTT' geninin uzun versiyonuna sahip olanlar doğuştan mutlu...


İngiltere'de yapılan bir araştırma, mutlu bir yaşamın genetik şifresini ortaya koydu. 
      
İngiliz Independent gazetesinin internet sitesinde yayımlanan haberde, araştırmanın, 5-HTT adlı genin uzun versiyonuna sahip kişilerin, mutlu doğduklarını ve yaşamlarından daha memnun olduklarını gösterdiği belirtildi.       
Araştırmayı yapan ekibin lideri, London School of Economics'te davranışsal ekonomi uzmanı olan Jan-Emmanual De Neve, insanların, 5 ile 10 yılda genomlarını okuyabileceklerini belirterek, böylece bardağın boş tarafını görmelerinin, kalıtımsal olduğunun farkına varabileceklerini kaydetti.


Beyindeki serotonin hormonunu düzenleyen 5-HTT geniyle ilgili olarak 2009 yılında yapılan bir araştırmada da bu genin uzun versiyonuna sahip insanların bilinçaltında negatif görüntülerden kaçınma ve pozitif olanları seçme eğiliminde olduklarını ortaya koymuştu.        
Sonuçları "Journal of Human Genetics" dergisinde yayımlanan araştırma çerçevesinde 20'li yaşlarındaki 2 bin 500 yetişkine, yaşamlarından mutlu olup olmadıkları soruldu. Genin iki uzun versiyonuna sahip olanlar, diğerlerinden yüzde 17 daha fazla hayatlarından çok memnun olduklarını söyledi.

Kaynak : bilim.org

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Şizofreni genetik mi çevresel mi ?

''Şizofrenide Gen-Çevre Etkileşimi (EU-GEI) Projesi'' kapsamında yapılacak üç yıllık çalışma ile şizofrenin genetik mi yoksa çevresel faktörlerle mi geliştiği belirlenecek.


AB projesi kapsamında 13 ülke ile birlikte yürütülecek ''Şizofrenide Gen-Çevre Etkileşimi (EU-GEI) Projesi'' kapsamında yapılacak üç yıllık çalışma ile şizofrenin genetik mi yoksa çevresel faktörlerle mi geliştiği belirlenecek.
Hollanda, Almanya, Hırvatistan, İspanya'nın bulunduğu iş paketinin Türkiye liderliğinde, ''Şizofreniye yatkınlık ve hastalık şiddeti'' araştırılacak. Araştırmaya, Türkiye'den yaklaşık bin şizofreni hastası ve aynı sayıda şizofreni hastasının kardeşi ve sağlıklı kişi dahil edilecek.



Şizofreni hastalarının genetik incelemelerinin de yapıldığı araştırmada, hastalardan alınan kan örneklerinden akyuvar hücreleri ayrıştırılacak ve özel bir işlemle ölümsüzleştirilerek, Ankara Üniversitesi (AÜ) Beyin Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Hücre Serisi Biyobankası'nda saklanacak. Türkiye'deki tüm araştırmacılar için sınırsız bir kaynak niteliği taşıyacak bu örnekler, ilerleyen araştırmalarda kullanılabilecek.
Araştırma ile şizofreninin sebepleri, tanısı ve tedavisi ile ilgili önemli ilerlemelere yol açması öngörülüyor.
Projenin Türkiye koordinatörlüğünü AÜ Tıp Fakültesi Öğretim üyeleri Prof. Dr. Cem Atbaşoğlu ile Doç. Dr. Meram Can Saka yürütecek. 

18 Mayıs 2011 Çarşamba

YILDIZ BİYOMÜHENDİSLİK GÜNLERİ


Bu yıl ilki düzenlenen Yıldız Biyomühendislik Günleri'nde çok yönlü tartışılan konularla biyük ilgi gördü.

27 Şubat 2011 Pazar

The one of the most important metabolism reaction that is so complex..

TÜRK ARAŞTIRMACIYA ÖDÜL

New York’taki Albert Einstein Tıp Fakültesi Genetik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul Özbudak, embriyon gelişimi sırasında meydana gelen omurga bozukluklarının genetik sebeplerine yönelik araştırması ile 2011 yılı Alfred P. Sloan Vakfı Araştırma Bursu’nu kazandı.

Bugüne kadar bu çok özel bursu kazananlardan tam 38 tanesi, Nobel Ödülü’nün de sahibi oldu.
Alfred P. Sloan Vakfı, 1955 yılından beri her yıl, A.B.D. ve Kanada’da Kimya, Bilgisayar Mühendisliği, Ekonomi, Matematik, Moleküler Biyoloji gibi alanlarda araştırmalar yapan öğretim üyelerine burs veriyor. Bu çok özel bursu kazanan öğretim üyelerinden 38 tanesinin sonraki yıllarda Nobel Ödülü’nü de alması bursun önemini daha da ortaya çıkarıyor.

54 üniversiteden 118 kişi yarışıyor
Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul Özbudak, Yeshiva Üniversitesi’ne bağlı Albert Einstein Tıp Fakültesi’nden şimdiye kadar moleküler biyoloji alanında bu bursa layık görülen dördüncü araştırmacı. Bu yıl 54 farklı üniversiteden 118 öğretim üyesine verilecek olan 50’şer bin dolarlık Alfred P. Sloan Vakfı Araştırma Bursu kazananlardan biri olan Özbudak, moleküler biyoloji dalında yarışan 12 araştırmacı arasında. Vakıf, gelecek hafta tüm kategorilerden ödül alan öğretim üyelerini New York Times Gazetesi’nde duyuracak.

Her bin çocuktan 5’inde görülüyor
Ünlü bilim adamı Albert Einstein’ın desteği ile kurulan ve onun adını taşıyan Yeshiva Üniversitesi’ne bağlı Tıp Fakültesi’nde çalışmalarını devam ettiren Özbudak, şu açıklamayı yaptı: “Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne göre, doğan her bin çocuktan beşinde az ya da çok omurga bozukluğu var. Yaşlandıkça, doğal olarak, bu oran artıyor. Fizik tedavi ile geçici rahatlık sağlanabilir fakat rahatsızlık bu tedaviyle tam ve kalıcı olarak çözülmez. Bu bozukluklara sebep olan gen mutasyonlarının bulunması çok önemli. Benim çalışmalarım da bu yönde.”

HABER : INBİOX Türkiye

26 Şubat 2011 Cumartesi

... & Ben.



Benim için en önemli ve verimli olduğu şu günleri çok güzel bir şekilde atlatmak için kendime biraz daha çeki düzen vermem lazım. Özellikle son sınıfa yaklaşmış olmanın vermiş olduğu heyecan ve bununla birlikte gelen korku etrafımı dört bir şekilde sarmış durumda. Bunun yanısıra, yapmak istediğim bazı önemli işlerinde bu zamana denk gelmesinin yanında çalışıyor olmanın da vermiş olduğu 'hayatın hızlı akma' durumu beni bir hayli yoruyor olsada en çok istediğim şey tüm bunların sonunda istediklerime kavuşup mutlu olmam tabiki.

Bu yorucu tempoyu bir nebze olsa hafifletmek için yanımda olan ve bana destek veren öyle güzel insanlar var ki, bu kişilerin sayesinde yorulmayı unutup dahası kendime daha da çok güvenim geliyor. Benden birşeyler beklemenin dışında, senin daha iyisini yapabileceğini söyleyerek kendime önemli ölçüde  inanç ve güven katmamı sağlıyorlar.
                           

Bu durumun bana ayrıca kazandırdığı bir tecrübe varki o da şu- insan en başında arkadaşlarını çok doru bir şekilde seçmelidir... Hayatın akışında 'arkadaş' dediğin insanlarla o kadar çok vakit geçiriyorsun ki bir süre sonra görüşmesen bile onların seni aynı şekilde düşünerek yanında olması ve arayıp sorup destek olması 'arkadaş'lığın öneminin çok büyük olduğunu gösteriyor. 
Bir süre sonra baktığında ise tüm 'arkadaş' dediğin insanların bu şekilde olmaması insana üzüntü verse de ^^kalıcı^^ arkadaşlık  mutlu ediyor insanı...

Bu güne kadar benim yanımda bana özellikle verdikleri destekle beni çok mutlu eden aileme, ve kalıcı 'arkadaş' olarak gördüğüm yakın dostlarıma söyleyecek söz bulamıyorum...

İYİ Kİ VARSINIZ.

21 Şubat 2011 Pazartesi

21.02.2011

Geçen sene >'bugün'< ne yaptığımı yada neler düşündüğümü bilmiyorum ama gün itibariyle 21.02.2010 tarihinin benim için çok önemi var. Kendim için ve dahası kariyerim için bişeyler yapmam açısından fazla görüş ve öneri aldığım bu günde kendime çok şey kattım.


6 aylık çabalarımın meyvesini aldığım bugün, aslında herşeyin sadece bir başlangıcı... Bu başlangıç beni daha çok tetiklemeli ve hırslanmalıyım.

Ben kendi açımdan tabiki de elimden geleni yapıyorum ama yanımda ''çok'' değer verdiğim insanların bulunması da  beni daha mutlu ediyor.~~ Hiç şüphe yok ki bende onlar için elimden geleni yapacağımı onlarda biliyorlar. ~~

Benim bu gibi günleri birdaha yaşamam için istekli olmaya devam...
Unutmyın, beni ben gibi gördüğünüz için sizi çok SEVİYORUM...(onlar kendini biliyor)

AdiL..

28 Ocak 2011 Cuma

Bir Öğrencinin Genetik Bilimine Girişi ...

Biyoloji, Biyomühendislik, Moleküler Biyoloji ve Genetik... Bu bölümlerden en spesifik olanı MBG olsa da Biyomühendislik ve Biyoloji bölümünde okuyan öğrencilerin de Genetik bilimine yaptığı katkı göz ardı edilemez.

Aslında bu konuda verilebecek en güzel yanıt , herhangi bir öğrencinin bu bilim dalını sevmesi ve buna ilgi duyarak elinden geldiği kadar biraz çaba göstermesidir.

İlk olarak okuduğu bölümlerde laboratuarı gören öğrenci milleti, o ilk heyecanıyla çok şey yapmak istiyor ne yazık ki... Fakat her nedense eline bir pipet bile alması onu kendinden geçirmeye yetiyor hatta artıyor ile en başlarda. Bundan sonra ki çeşitli deneylerde yeterli bilgileri kendi çapında ve istedii gibi edinip yürümek istediği yolda emin adımlarla hedefine ulaşmaya çalışıyor. Tabi bunlar sadece öğrenciye yeterli mi? Hayır. Staj yaparak daha fazla tecrübe edinip neyin nasıl yapıldığını görerek 'kendi' olmak istiyor resmen ...
Artık asıl konuya gelmek lazım. Genetiğe giriş/\

Moleküler Biyoloji ve daha sonra Genetik gibi derslerle teorik bilgi sahibi olan öğrenci bunun uygulama alanlarına nasıl başlyor sizce?
İlk olarak Genetik biliminin temelini oluşturan en önemli mekanizmayla... PCR(Polymerase chain reaction). Küçücük oligonükleotitler kullanarak belirlemek istediği gen bölgesini milyonlarca çoğaltıp DNA parçaıkları elde ediliyor. Bu işlemi önce DNA 'larını izole ediyorsun ve yaparken kullandığın malzemeleri görüp şaşırıyorsun en başında ,ama zaman ilerledikçe bu işlemin ne kadar önemli olduğunu anlıyorsun.


Bu işlemden sonra çok fazla sayıda elde ettiğin DNA parçacığını görmek istemez mi öğrenci... Sıra geliyor ki bu DNA'nın jelde görüntülenmesi işlemine(ilk görüş çok heyecanlı).

Önce güzelce tarak yerleştirmeyi ve daha sonra özenle hazırlamayı ögreniyorsun 'Jeli'. Agarosunu kaynatıp Etidium Bromür'ünü ekleyip donmasını bekleme aşaması bile ilk kısımda heyecan verici. Daha sonra elde ettiğin DNA'ları o küçük taraklara yüklüyosun ve yürütme işlemini bir güzel yaptıktan sonra ultraviyole ışık altında o görüntüyü görüyorsun...




Bu kadar işlemle sadece PCR işleminin çalışıp çalışmadığını ve elde ettiğin DNA'nın baz dizisinin ne kadar olduğunu görebiliyorsun ama işin bundan sonra ki kısmıda var. Genotip öğrenmek için bide Enzim kesimi yapıp homozigot u heterozigot mutant mı oldugunu görmek daha heyecanlı. PCR ürününü o bölgeyi spesifik olarak tanıyan bir kesim enzimi kullarak çok rahatlıkla Genotip analizi yapabiliyorsun.

Enzim kesimi işleminde PCR ürünü ve enzimle ( Buffer'sız  olmaz bu işler :D ) bir mix yapıp 20 saat inkübasyona bırakınca sevgili enzimimiz kendi başına bu işlemi yapıyor ve siz bu ürünüde yine agarose jele yükleyip bantların yerleşimini görebiliyorsunuz.


Bu kısım Genetik biliminin temelini oluştursa da şu an teknolojinin ilerlemesiyle diğer bilim dalları gibi Genetik bilimi de baya yol katetti diyebiliriz.
Bunu en iyi ve tek örneği Light Cycler 480 cihazı. Bu cihaz genotipleme ve dizi analizi dışında expresyon işleminide çok kısa sürede yapabilen mükemmel bir cihaz. Öyle ki, plate'e yerleştirdiğin 96 örneğin genotip veya expresyonunu en fazla 1 saat 15 dk gibi kısa bir süre içerisinde analizi yapıp verebiliyor.

Tabi  bunu ilk defa gören bir insan neden o kadar PCR işlemi yapıp jel yukledğini , daha sonra enzim kesimi yaptığını merak ediyor ama dediğimiz gibi bunlar Genetik bilimi için bir TEMEL oluşturuyor.

Bu işlemlere başlamada benim üzerimde teorik bilgilerde etkili olan Y.T.Ü. Biyomühendislik bölümünden Doç. Dr. Dilek Turgut Balık'a  , daha sonra  deneyesel ve pratiksel çalışmada her türlü desteğini esirgemeyen Çapa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı Enstitüsü, Moleküler Endokrinoloji ve Genetik Lab.'ndan Biyolog Dr. Fatmahan Atalar'a ve asistanlarım Gökçe Akan  ve Tuğba Tarhan'a ,ortak projede birlikte çalıştığım ve primer dizaynı gibi çeşitli konularda yardımını esirgemeyen Sabancı Üniversitesi Biyoloji Bilimleri ve Biyomühendislik Bölümünde doktora yapan Ayça Tekiner'e teşekkürü bir borç bilirim.

Adil ÇOLAK

sen mi? , ben mi? , GEN mi ...

sen mi? , ben mi? , GEN mi ...
%1lik fark olsada... ne denebilir ki?

Followers

Flickr