4 Kasım 2010 Perşembe

polimerazı istemek bile bir çare değil...

Hayat ne tuhaf dimi... İnsan bazı zamanlar beynini çok yönlü kullanabilirken bazı zamanlarda ise tekdüzelikten çıkamıyor ne kadar istese de... Çünkü beyni öyle alışılmış durumlara odaklamışız ki beynimiz yeni düşünceleri sanki immun sistemde olduğu gibi farklı bir durum olduğunda onu yabancı bir maddeymiş gibi algılar duruma geliyor. Aslında bizim için gerekli olan tek şey polimeraz enzimleri.


Bildigimiz gibi polimeraz enzimleri polimerik uzun içerikli biyolojik reaksiyonlarda kataliz görevi gören yönetici durumundadırlar. Polimerazlar sadece etki edebildikleri spesifik reaksiyonlarda iş başı yapıyorlar ama istediğimizde kendi amaçlarımızda kullanabileceğimiz bir polimerazımız olsa keşke...

Bu durumu en başta çok çekici görüp istemek yanlış gibi görünmüyor. Mesela, öyle bir polimeraz enzimi olmalı ki isteyipde değiştiremediğimiz düşünceyi belirleyen beynin herhangi bir lobunu kodlayan veya çoğalma gösteremeyen gene öyle bir etki etsin ki beynin istemsiz kalan bölümünü aktifleştirsin... Yani bizi farklı düşüncelere götürsün ve yeni şeyler düşünmeye açsın =)

Böyle düşünmek güzel ama bu zor gibi görünüyor. Söylediğimiz gibi enzimler spsifik çalışıyor ve hep aynı işleri görüyor. DNA polimeraz enizmi işlev yaparken hep aynı bazları eşliyor. Biyokimyasal reaksiyonlarda katalizci enzimlerimiz de aynı şekilde bizim gibi tekdüzeliğe devam ediyor... Aslında her durumda her zaman herşey kendi amacına göre işlemler yapmak zorunda gibi :(

Değişime çare bulmakta fikirler tükenmiyor fakat çare bulamasakta değişimi değiştirmede değişiklik yapana kadar değişimi hissettiren değişikliklere değer verip düşünmek dilğiyle ....  

son cümle çok abartılı oldu galiba =))

11 Ekim 2010 Pazartesi

İşte dünyanın son genom şampiyonu...

Genom dediğin böyle olur... Kew's Jodrell laboratuarındaki araştırmacılar, bilinen en büyük genoma sahip ökaryotik canlıyı keşfederek yeni bir imzaya attılar. Japonların ender çiçeklerinden 'paris japonica' isimli çiçek tüm rekorları alt üst etmeyi başardı ;)

Genomik dizisi çıkarılan bitkinin baz sayısını duyunca şaşırmamak elde değil... tam 150 milyar baz bulunduran japonica, 3milyarlık genoma sahip insanı 50'ye katlıyor =)

Daha doğrusu bu ne demek biliyormusunuz? iki ucundan çekildiğinde 100 metreyi bulan bi ip gibi düşünebilirsiniz =) yani tek kelimeyle devasa...

Umarım biz de bigun böyle şeyler bulmamız dilegiyle....

4 Ekim 2010 Pazartesi

Virüslerle savaşmak...

Malum... Kış aylarına girmek üzereyiz ve bu  sebeble havada ister istemez bir takım değişmeler meydana geldi. Ee bizde şu sıralar yaz havalarına aldanıp aldırmadan giydik ince elbiseleri ne yazık ki :(  Sonuç ne peki...  
Yatakta on yüz bin milyon virüscük ile başbaşa kalıp, beni kollarına altına almalarını tam anlamıyla izlemem oldu tabiki ): 
Sen gel şu küçücük canlılara bak ya... benim vücudumu,benim immun sistemimi benim bedenimi kullanarak ele geçirmeyi başardılar. Hatta kendi genetik materyalini benimkiyle çoğalttı =) 
                                                                                   ***
Tamam bu kadar işi bir arada çok iyi yürüttünüz fakat artık iyi olmak benimde hakkım. Tamam başka insanlara bulaşmasını istemiyorum ama nasıl yapcaz bilmiyorum. 
Bu kadar yatak sefasından sonra iyi olmak ve hayatın maratonuna yeniden katılmak istiyorum...
Virüssüz ama genetiğin hiç hayatımızdan çıkmadığı günlere ;)

27 Eylül 2010 Pazartesi

İlk dersin vermiş olduğu heyecan tekrarlandı yine ...

Evet... İlk ders günümüz uzun bir yaz döneminin ardından yine başladı. Her ne kadar ilköğretim ve ortaöğretimdeki kadar hüzünlenmesekte ve ders zili çalmasa da insanın içinde farklı bir heyecan olmuyor değil ilk günde ... 


Her insan istesede istemese de özlüyor yazmayı, çizmeyi, not almayı ve daha fazlasını...Tabi bunlar sadece ders anlamında özlenen durumlar. Diğer yandan gezmek, sinemaya gitmek, arkadaşlarınla ortak birşeyler yapmak gibi aktivitelerde bugünden itibaren hayata geçirilecektir değil mi ;) Evet, evet evet demek geliyo insanın içinden bunları duyunca...
Bu ders yılında acısıyla tatlısıyla umarım gönlümüzdeki gibi geçer diyorum ayrıca tüm arkadaşlarımın başarlı ve mutlu bir dönem geçirmesini diliyorum... Sevgiyle kalın...

28 Ağustos 2010 Cumartesi

-biyomühendislik ders seçimi-

Biyomühendis arkadaşlar,bildiğiniz üzere USİS dönemimiz yaklaşmış bulunmakta =) 
Haftaya biyomühendislik bölümümüzün internet sitesinde tüm sınıflara ait haftalık ders proğramı yayınlanacaktır. Fakat ben programı görmüş biri olarak bazı haberleri şimdiden vereyim dedim...

Bu haber daha çok 2. sınıf arkadaşlar için önemli olsada söylemek gerekiyo şimdiden.Evet,üstten ders almak isteyen arkadaşlar...Malesef çoğu dersler çakışmış bi durumda.Aslında bu durum üstten alacak olanlar için değilde alttan deri kalanlar daha çok ilgilendiriyor.Artık  kendinize uygun en iyi proğramı yapmanızı dilemekten başka birşey gelmiyo elimden...

Diğer bir haber 4.sınıf arkadaşlara.... Fizyoloji, doku mühendisliği gibi derslere girecek hocalar başka üniversitelerden geliyor.Tek temennimiz bizi sevmeleri ve uyumlu olmaları ;)

Ve son çarpıcı haber 3.sınıflara ... Geenetik dersine Dilek hocamız gelmiyor... o dersede dışardan farklı bi hoca geliyormuş ...Hoca hakkında birşey bilmdiğim için bu habere de yorum yapamıyorum malesef...

Asıl habeeri veriyorum... 2. sınıf Hücre biyolojisi dersini 2 yıldır Adil hoca ve Dilek hoca ortak veriyolardı. Fakat bu sene nedense Dilek hoca tek başına vercekmiş.... Adil hoca severler biraz üzülecek bu habere ama Dilek hocamızda bu dersi çok iyi ve moleküler düzeyde veriyo haberiniz olaa ;)

Umarım yayınlanacak bu ders proğramı herkesin hoşuna gider... ;)

BİYOMÜHENDİSLİK

Biyomühendislik; (Eş anlamında: Biyomedikal Mühendisliği; Medikal Mühendisliği) Tıp, Fizyoloji ve Biyolojinin sorunlarını anlamak, tanımlamak ve çözmek için mühendislik ve fizikokimya bilimlerinin prensip ve yöntemlerini yaşam ve tıp bilimlerine uygulayan bir mühendislik disiplinidir.

Biyomühendislik; diğer bir tanımla, elektriksel, mekaniksel, kimyasal, optiksel ve matematiksel  prensiplerin pratik uygulamaları ile biyolojik sistemlerin (insan, hayvan vs.) anlaşılması, modifikasyonu veya kontrolünün yanı sıra hastalıkların teşhis ve tedavisinde yardımcı olan, fizyolojik fonksiyonları görüntüleyebilen ürünlerin dizayn edilmesi ve üretilmesini kapsayan bir bilim dalıdır. 

Yıldız Teknik Üniversitesi Biyomühendislik Anabilim Dalı 2003 yılından bu yana Y.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü'nde yüksek lisans eğitimi vermektedir.  Ayrıca 2007 yılı içerisinde doktora  programı  YÖK'e  sunulmuş  olup  devlet üniversiteleri arasında Biyomühendislik eğitimi veren ikinci bölümdür.

Biyomühendislik Bölümünde kimya, kimya mühendisliği, biyoloji,  moleküler  genetik,  fizik  ve  tıp  gibi  farklı disiplinlerden gelen 3 Profesör, 1 Doçent, 4 Yardımcı Doçent, 13 Araştırma Görevlisi ve 6 Proje Bursiyerinden oluşan, geleceğin Biyomühendislerini yetiþtirmeye hazır, güçlü ve dinamik bir akademik kadro mevcuttur.

Biyomühendislik Bölümünde Biyopolimerler,  Yapay Aşılar, Enzim stabilizasyonu ve Regülasyonu, ılaç taşıyıcı sistemler ve ilaç tasarımı, Biyomalzemeler, Gen klonlama ve  Protein  Mühendisliği, Biyosensörler/Biyoçipler, Parazitoloji  ve  Viroloji  konularında  araştırmalar sürdürülmektedir Ayrıca .Biyomedikal Malzemeler ve Yapay Dokular isimli 23 alt projeden oluşan bir şemsiye proje ve 4 adet DPT veya TÜBıTAK destekli ulusal proje halen öğretim  üyelerince  yürütülmektedir.  Ayrıca, Biyomühendislik Bölümü.nde  ulusal ve uluslararası çok sayıda proje tamamlanmıştır.

Bilimsel  ve  teknolojik  olarak üst düzeyde olan ve Türkiye'de sayılı  benzeri bulunan Biyomühendislik Bölümü laboratuvarları:
- Biyomedikal Malzemeler ve Yapay Dokular Laboratuvarı,
- Hücre Kültür Laboratuvarı
- Biyopolimerler ve Aşılar Laboratuvarı
- Biyonanoteknoloji ve Biyosensörler Laboratuvarı,
- Biyomedikal Malzemeler ve Yapay Dokular. şemsiye projesi kapsamında kurulan 11 adet laboratuvar.

Ulusal  ve  Uluslararası  Bilimsel  Etkinlikler
Biyomühendislik Bölümü .Biyomühendislik; Problemler ve Perspektifler. konusunda uluslararası bir çalıştay ve kök hücre konulu bir seminer dizisi düzenlemiştir. Ayrıca, şimdiye  kadar  48  adet  seminer  gerçekleştirmiştir.

Sertifikalar
Eğitim,  öğretim,  araştırma  ve  uygulamada  sürekli iyileşme ve gelişmeyi amaçlayan bölümümüz, Y.T.Ü. Kimya-Metalürji Fakültesi bünyesi altında, 2006 yılında ISO 9001:2000  Kalite  Yönetim  Sistemi  Belgesini almıştır. Ayrıca, MÜDEK ve TÜRKAK 17025 için çalışmalar devam etmektedir.

Dileğimiz biyomühendisliğin daha gelişmesidir... 

Başbakan GEN kelimesinin farkına varmış...

Malum... 12 Eylül'de yapılacak büyük (!) referanduma çok az bir süre kaldı. Bu sebeble hem 'evet'çiler hemde 'hayır'cılar kendi yaptırımlarını halkımıza sunmak üzere şehir şehir gezip propoganda yapıyorlar. Bizde oy kullanacak insanlar olarak bu propogandaları gerek canlı gerekse medya üzerinden ister istemez takip etmekteyiz haklı olarak.

Yaklaşık 2-3 gündür ana haber bültenlerinde gözüme çok çarpıcı bi durum çarptı.Alında bu durum çoğu insan tarafından çokda önemli olmasa da benim ilgi alanım olduğu için direk kulağıma bu sözcük vurgu yapmakta. Peki ne bu kelime ? Evet, tabiki de GEN :) 

Başbakan halka yaptığı konuşmalarda insanlara kendi yaptıkları işlerin yanlış olmadığını göstermek yada kanıtlamak için hep şu cümleyi kuruyor. ' Bu bizim GEN'imizde yok.' Bu durum beni etkilemedi değil tabiki de. Aslında etkili olmasının asıl sebebi benim moleküler genetiğe ilgili olmamdan zannediyorum. Fakat başbakanın bu kadar sık kullanmayı yeğlediği bu kelimeye , kendisi bilim adına bu kadar önem veriyor mu acaba! ?

Şu sıralar dünya çapında en önemli araştırma konuları sizlerinde bildiği gibi genetik üzerine yapılmaktadır. Ne yazık ki bilime verilen önemin fazla gösterilip az olduğu Türkiye'mizde keşke bu alanda yapılan çalışmalar daha önem kazanıp,daha fazla yapılsa da  bizde gerek Başbakanın gerek böyle konuşan insanların genlerini inceleyip doğruluğunu saptayabilsek. :)

Burada yazının amacı aslında genbilim araştırmalarının Türkiye'de yaygın olmadığını göstermek olsada, bu durumun devlet büyüklerinin farkında olmaması... ve sanki bu alanda çok gelişmiş ve kendimizi göstermiş gibi bunu hep kullanmamız.

Umarım gelişen Türkiye üniversitelerinde bunun gibi çalışmalar hız kazanır ve gerekli önemi görür diyelim...
Nice 'GEN' li  günlere...

27 Ağustos 2010 Cuma

- neden KALORİ hesaplamarı ? -

Son zamanlarda insanoğlu (nedense ağırlıklı Bayanlar :) ) hayatına kalori kelimesini olduğundan fazla katmaya hatta çıkarmamaya başladı. Aslında kullanılmak istenen düşünce çok doğru olsa da ,bu durumun insanların yaşayış biçimini derinden etkilemesi kötü bir durum olduğu bariz bir şekilde açık(!)...

Aslında insanın kilo,vücut ölçüleri gibi fenotipsel özellikleri genotipsel kaynaklı değil mi ;)? KİME GÖRE NEYE GÖRE... diyenlerin çok olduğu şu günlerde bunu kabullenmek istemeyen yada başka durumlara çeken çok insan var ne yazık ki... Evet doğru, fenotipik özellikler sadece gen kaynaklı değil tabiki. Popülasyon içinde meydana gelen varyasyonlar, mutasyonlar,modifikasyonlar ,lar,lar,lar... etkili bizim dış görünüşümüzde. Lakin vurgulamak istediğim şey tüm hastalıkların, tüm  çeşitliliklerin yada tüm farklılıkların biz istesekte istemesekte genler sayesinde oluştuğudur. Bu sebeble istediğim fakat belkide göremeyeceğim bir şey var??? Acaba insanlar kilo aldığında gen,genotip,kromozom,DNA gibi kelimeleri KALORİ yerine söylemeyi yeğler mi =) (hayalperest olmak :) )

İşte ilk blog yazısının ismini şeçmekte ne olur acaba diye düşünürken aklıma gelen ilk kelimeyi kullandım nedense... KALORİ... ve gen ve genotipik bilgi uğraşlarını seven birisi olarak bu konuyla bağlantılı veya değil bir bağdaştırma çabası göstererek bloğa hayırlı olsun demek istedim...

Daha nice güncel konularda yazmak yada paylaşmak dilegiyle ;)

sen mi? , ben mi? , GEN mi ...

sen mi? , ben mi? , GEN mi ...
%1lik fark olsada... ne denebilir ki?

Followers

Flickr